Panik Bozukluk Psikolojik ve Biyolojik Temellere Dayanır
Panik bozukluk, sadece psikolojik değil, biyolojik temellere de dayanan bir durumdur. Beyindeki kaygı düzenleyici sistemlerdeki dengesizlikler, genetik faktörler ve stresli yaşam olayları, bu bozukluğun gelişimine katkı sağlar. Ancak panik bozukluk tedavi edilebilir bir durumdur. Doğru terapi ve gerektiğinde ilaç tedavisiyle bireyler, panik ataklarını yönetmeyi öğrenebilir ve yaşamlarını daha sağlıklı şekilde sürdürebilirler.
Hiçbir Sebep Yokken Ortaya Çıkar
Panik bozukluk, bireyin tekrarlayan ve beklenmedik panik ataklar yaşamasıyla karakterize edilen bir bozukluktur. Panik atak, genellikle hiçbir belirgin sebep olmadan ortaya çıkan, yoğun korku ve bedensel belirtilerle seyreden bir kriz halidir. Kişi, bu ataklar sırasında ölümle burun buruna olduğunu, kalp krizi geçirdiğini veya kontrolünü tamamen kaybedeceğini düşünebilir.
Panik ataklar birkaç dakika içinde en yüksek seviyeye ulaşır ve 10-30 dakika içinde yavaşça azalır. Fizyolojik tepkiler son derece yoğun olabilir. Örneğin:
- Kalp çarpıntısı, göğüs sıkışması
- Nefes darlığı, boğulma hissi
- Baş dönmesi, bayılacakmış gibi hissetme
- Titreme, terleme veya üşüme
- Mide bulantısı veya bağırsak rahatsızlıkları
Kaygı ve Kaçınma Davranışları En Belirgin Özelliklerdir
Panik bozukluğu olan bireyler için esas problem yalnızca bu atakları yaşamak değildir. Atak sonrası ortaya çıkan sürekli kaygı ve kaçınma davranışları, bu bozukluğun en belirgin özelliklerinden biridir. Kişi, yeni bir panik atağı geçirme korkusuyla bazı ortamlardan uzak durmaya başlar. Örneğin, toplu taşımaya binmekten, alışveriş merkezlerine gitmekten veya yalnız başına kalmaktan kaçınabilir. Bu durum, zamanla yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürerek bireyin sosyal ve mesleki işlevselliğini bozabilir.
Kadınlarda Görülme Riski İki Kat Daha Fazla
Panik bozukluk, toplumun %2-3’ünü etkileyen yaygın bir ruh sağlığı sorunudur ve genellikle ergenlik veya erken yetişkinlik döneminde başlar. Ancak kadınlarda erkeklere kıyasla iki kat daha yaygın olarak görülmektedir. Panik bozukluğun gelişiminde biyolojik ve psikolojik faktörlerin yanı sıra bazı fiziksel faktörler de etkili olabilir.
Biyolojik Faktörler
Genetik Yatkınlık: Panik bozukluk, aile bireylerinde görüldüğünde daha sık ortaya çıkabilir. Genetik faktörler, bireylerin bu duruma yatkınlığını artırabilir.
Sinir Sistemi: Vücutta “savaş ya da kaç” tepkisini kontrol eden otonom sinir sistemi, panik bozukluğu olan bireylerde daha aşırı reaksiyon gösterebilir.
Demir Eksikliği: Demir eksikliği, enerji seviyelerinin düşmesine ve sinir sisteminin zayıflamasına yol açarak panik atakları tetikleyebilir.
B12 ve Folik Asit Eksikliği: Bu vitaminlerin eksiklikleri sinir sistemi üzerinde olumsuz etkiler oluşturabilir, kaygı ve panik bozukluğu belirtilerini artırabilir.
Düşük Kan Şekeri: Düşük kan şekeri; baş dönmesi, titreme ve kalp çarpıntısı gibi panik atak belirtilerine yol açabilir, bu durum panik bozukluğu tetikleyebilir.
Psikolojik Faktörler
Kişilik Özellikleri: Mükemmeliyetçilik ve aşırı kontrol arayışı, kaygıyı artırabilir ve panik atakları tetikleyebilir. Ayrıca heyecanlılık hali yüksek kişilikler, duygusal olarak daha hassas olabilir bu durum panik atak riskini artırır.
Vesvese ve Aşırı Düşünme: Panik bozukluğu olan bireyler, genellikle düşüncelerini aşırı bir şekilde analiz eder ve olumsuz rahatsız edici düşünceleri sürekli zihninde tekrara ederler. Bu durum atakların tetiklenmesine neden olabilir.
Geçmiş Travmalar ve Olumsuz Deneyimler: Travmatik yaşam olayları, özellikle çocukluk dönemindeki olumsuz deneyimler, kişinin stresle baş etme biçimini ve kaygı düzeyini etkileyebilir. Bu tür travmalar, bireyin kaygılı bir yaşam tarzı geliştirmesine ve panik bozukluğun ortaya çıkmasına neden olabilir.
Düşük Stres Toleransı: Panik bozukluğu olan bireyler, genellikle stresli durumlarla başa çıkmada zorluk yaşarlar. Düşük stres toleransı ve güvensizlik duyguları, panik atakların daha kolay tetiklenmesine yol açabilir. Stres karşısında duyulan aşırı endişe, daha yoğun kaygıya ve dolayısıyla panik ataklara sebep olabilir.
Alternatif Tedavi Yolları Mevcuttur
Psikoterapi; Terapi sürecinde panik atakların bilinçdışı kökenleri keşfedilir. Panik ataklar genellikle bastırılmış öfke, terk edilme korkusu veya çocukluk dönemine dayanan ilişkisel dinamiklerden kaynaklanır. Terapide, danışanın duygusal farkındalığı artırılarak geçmiş deneyimlerinin bugünkü kaygıları üzerindeki etkisi incelenir.
İlaç Tedavisi; Ataklar yoğunlaştığında, kişinin yaşam kalitesi ve işlevselliği bozulduğu durumlarda psikoterapiye ek olarak ilaç tedavisi de değerlendirilebilir.
Uyku Düzeni; Yetersiz uyku, kaygıyı artırabilir. Uyku düzenini oluşturmak tedavide yardımcı olacaktır.
Beslenme ve Biyokimyasal Faktörler; Demir, B12 ve folik asit eksiklikleri ile hipoglisemi gibi biyolojik faktörler, kaygıyı artırabilir. Bu nedenle beslenmenin dengeli olması önemlidir.
Panik Atak Esnasında Yapılabilecekler
Buz: Bileğinize veya ensenize buz koyun. Buzun soğukluğuna hissettirdiklerine odaklanın.
5 Parmak Nefes Tekniği: Yavaş ve derin bir şekilde nefes alırken sağ elinizin tüm parmaklarını yavaşça sayın. Nefesinizi tıpkı bir balon üfler gibi yavaşça verirken bu sefer sol elinizin parmaklarını sayın.
İmgeleme: Kendinizi güvende ve sakin hissettiğiniz bir yerde hayal edin.
Kaygının Yükseldiğini ve Bedensel Olarak Uyarıldığınızı Fark Ettiyseniz:
Burnunuzdan derin nefes alın, çok yavaş bir şekilde nefesinizi verin. Yavaşça etrafa bakın ve:
- Görebildiğiniz 5 şey bulun.
- Dokunabildiğiniz 4 şey bulun.
- Duyabildiğiniz 3 şey fark edin.
- Kokusunu fark ettiğiniz 2 şeye odaklanın.
- Hissettiğiniz 1 duyguyu fark edin.
Panik atak esnasında kontrolünüzü yitirdiğinizi hissediyorsanız bunlar işe yarayacaktır.